Kapılarına Kilit Vurulmuş


Keyifli bir Pazar günü. Dışarıda yağmur yağıyor. NTV Radyo’da yayınlanan “Laterna” programını dinliyorum. “Laterna”, müziğiyle, dansıyla, farklı kültürleri tanıtmayı amaçlayan bir yapım. Bu defa yolları Avusturya’nın başkenti Viyana’ya düşmüş. Viyana, deyince insanın aklına bu kentle özdeşleşen vals ve kafeleri geliyor. Laterna’da da, buna uygun olarak vals müziği eşliğinde kafe yolculuğuna çıkıyoruz. Sunucu bazı kafelerin tarihçesini anlatıyor ve Viyana kentinin kültür sanat yaşamını nasıl biçimlediğini yansıtıyor. Franz Kafka, Sigmund Freud, Albert Einstein, Stefan Zweig ve Peter Musil gibi isimler bu kafelerin müdavimleri olmuşlar. Kafka’nın, Musil ve Zweig’ın bazı romanlarını  buralarda yazmaya başladıklarını biliyoruz.

Bir kentin, kültürel, sanatsal, düşünsel dünyasını çoğunlukla böyle mekanlar belirler. 19 ve 20 yüzyılda ortaya çıkan sanat akımları, bildirileri kafelerde buluşmalardan ortaya çıkmamış mıdır?

Kozaklı ve Değirmenönü Kahvehaneleri, Muratpaşa Belediyesi tarafından yenilenip açıldığında baya sevinmiştik. Sığınacak, dergimizi, kitabımızı rahatça okuduğumuz, çayımızı yudumladığımız bir mekanımız olmuştu. Özellikle,  Değirmenönü’ndeki kahvehane çevre düzenlemesiyle daha da çekici hale gelmişti.

Ancak, ne gibi gelişmelerin olduğunu bilemiyoruz, bir süre sonra her iki kahvehaneye de kilit vuruldu. Birçok gerekçeler söylendi; hiçbiri inandırıcı gelmedi. Ben burada siyasi kaygıların kapatma kararını belirlediğini düşünüyorum. Çünkü,  iki kahvehanede de ücretsiz çay içme olanağı sunuluyordu. Bu  “haksız rekabet” gerekçesiyle Kahveciler Odası’nın tepkisini çekmiş olabilir.

İki kahvehane eskisi gibi hizmet vermese de, yeniden canlandırılmalı. Çeşitli sivil toplum örgütleriyle işbirliğine gidilerek aylık etkinlikler düzenlenebilir.

Kozaklı ve Değirmenönü Kahvehanelerinin kapılarına kilit vurmak bu kente hiç yakışmıyor.

Ahmet Tüzün

Cumhuriyet Akdeniz - 27 October 2011